Mario Vargas Llosa, 2010 Nobel Ödüllü Hınzır Kız için "Aşka dair ilk romanım" demiş. Llosa'yla tanışma şansını Hınzır Kız'la yakaladığımdan önceki kitaplarıyla karşılaştıramayacağım ama yazarın kendisi diyorsa doğrudur, değil mi?
Hınzır Kız, her ne kadar ilk başlarda Gustave Flaubert'in Madame Bovary'sini hatırlatsa da sonrasında onu unutturuyor size. Ricardito diye çağırılıan, Perulu çocuk, Şilili bir kız aşık oluyor. Sonrasında kızın da, kız kardeşinin de Şilili olmadığı, bunun bir yalan olduğu ortaya çıkınca kız ortadan kayboluyor ama Ricardito onu unutamıyor. Tek hayali Paris'te yaşamak olan Ricardito, bunu başarıyor; mütercim tercüman olarak sürdürüyor sıkıcı hayatını. Ara ara da farklı isim ve kimliklere bürünmüş şekilde karşılaşıyor Şilili kızla. Kız, tam bir zengin koca avcısı; birinden diğerine gidiyor adeta. Bu arada Ricardito'ya da hayır demiyor ve onunla da yatıp kalkıyor. Ta ki yine ortadan kaybolana kadar...
Yine de Ricardito'nun Hınzır Kız'a olan aşkı, takıntısı bitmek tükenmek bilmiyor. Kız ortadan kaybolduğunda, kafasını dağıtma umuduyla kendini işine veriyor ama kızımız tabii ki yine bir yerlerden (Londra, Tokyo ve Madrid) çıkıyor adamın karşısına...
Ricardito'nun Hınzır Kız'ın belirmesiyle alevlenen, onun dışında 'hissiz' geçen maceralarının arkasında da bol bol tarih var. Kitabı okurken gerçekten "keşke tüm tarih kitapları böyle yazılsaydı" dedim kendi kendime. Hem daha büyük ilgiyle okur, hem de daha çok kısmını hatırlardık. Bunlara ek olarak, bir yandan da toplumun insanları soktuğu kalıpları, hedefleri uğrunda kendilerini değiştirmeye nasıl zorunlu hissettiklerini görüyoruz. Benim en ilgimi çeken yanı ise arzular ve hırslar arasında bölünen Hınzır Kız'ın kendini arzularına bırakmayıp, hep hırsının peşinde gitmesi oldu mesela. Toplumsal baskılar, para kazanma ihtiyacı ve bununla birlikte "iyi" bir hayat sürme isteği bazı insanların kendileri olmasına izin vermiyor ve mutluluğu ellerinin tersiyle itmesine neden oluyor belli ki...
Tanıtım Yazısı:
Sadece ahmakların mutlu olduğunu söyleseler de, itiraf ediyorum ki kendimi mutlu hissediyordum. Günlerimi ve gecelerimi Hınzır Kız'la paylaşmak hayatımı dolduruyordu. Geçmişteki buz gibi soğuk tavırlarına kıyasla, bana karşı sevecen davranmasına rağmen, günün birinde, hiç beklenmedik bir biçimde maceralarına geri döneceği ve hoşça kal bile demeden çekip gideceği korkusuyla, beni daima huzursuz bir şekilde yaşatmayı gerçekten başarmıştı.
Sebatlı çevirmen Ricardo'nun tek kabahati gönlünü fettan mı fettan, bin bir surat Hınzır Kız'a kaptırması. İki sevgilinin imkânsız aşkının arka planındaysa 20. yüzyılın ikinci yarısında hem Peru'yu hem de dünyanın geri kalanını şekillendiren tarihî ve toplumsal dönüm noktaları. Mario Vargas Llosa'nın, "Aşka dair ilk romanım," dediği Hınzır Kız 1950'lerin Lima'sında alevlenip Paris, Londra, Tokyo ve Madrid'e uzanan, sönmez bir sevdanın öyküsü.
(Tanıtım Bülteninden)
Buradan satın alın; Hınzır Kız - Mario Vargas Llosa
Bu kitapla ne içilir: Mojito
Bu kitapla ne dinlenir: The Rolling Stones - You Can't Always Get What You Want
0 comments:
Post a Comment