James Hilton’ın Yitik Ufuklar isimli romanı meğersem oldukçe meşhurmuş, hatta hem 1937’de, hem de 1973’te filmi çekilmiş! Benim bunlardan haberim yoktu, ne yalan söyleyeyim. Tamamen konusu ilgimi çektiği için seçmiştim kitabı. Ve yine açıkça itiraf etmem gerekirse filmler pek de ilgimi çekmedi, o nedenle izleyeceğimi düşünmüyorum. Ancak internetteki yorumlardan gördüğüm kadarıyla kitaptan da çok farklılarmış. Takdir sizin tabii ki… Yitik Ufuklar’ın konusunda gelecek olursak eğer, Berlin’de bir stripriz kulübünde dört İngilizce adamın sohbetleriyle başlıyor hikayemiz. Muhabbet ilerledikçe hepsinin Hindistan’da kaçırılan bir uçaktaki Hugh Conway’i tanıdıkları ortaya çıkıyor.
Kaçırılan adamların Shangri-La’da esir alınmış olduklarını öğreniyoruz sonra. Böylece Shangri-La’nın izole, huzurlu ortamına giriş yapmış oluyoruz. Karakterlerin, burada yaşayan insanların inançlarını anlamaya çalışmalarına, toplumda kendilerine yer edinebilmek için verdikleri uğraşlara tanık oluyoruz. Pek çok insan, James Hilton’ın bir sonraki savaşı öngördüğünü ve bu nedenle bu kitabı yazdığına inanıyor. O doğru mudur, değil midir bilmiyorum haliyle. Aslına bakarsanız, Conway’in Shangri-La’ya dair anılarının bile gerçeği yansıttığından emin değilim. Shangri-La’nın bir sırrı var mı gerçekten, yoksa hepsi kurmaca mı? İşte buna okuyup, kendiniz karar vereceksiniz ey okur!
Tanıtım Yazısı:
İç savaşın patlak vermesi üzerine Çin'i terk etmeye çalışan dört yolcu, bir uçakla Tibet sınırları içinde, kimselerin bilmediği dağlık bir bölgeye kaçırılır. Şans eseri, gizemli bir Çinli tarafından bulunup efsanevî manastır Şangri-La'ya götürülürler. Dağlarla çevrili bu ıssız bölgeye neden, nasıl getirildiklerini bir türlü anlayamayan yolcular kurtulacakları günü beklerken, zamanla, çevrelerini saran güzellikten ve manastırın onları ele geçiren dingin ve ulvî havasından etkilenmekten kendilerini alamaz ve önceki yaşamlarıyla derin bir hesaplaşmaya girişirler. Ancak çok geçmeden kaçırılışlarının ve manastırın ardındaki sır perdesi aralanacaktır.
Belki de burada, Şangri-La manastırında, kaderleriyle birlikte cennetin anlamını da keşfedeceklerdir; o cenneti pek kısa bir sürede kaybetmek pahasına da olsa...
Buradan satın alın; James Hilton - Yitik Ufuklar
Bu kitapla ne dinlenir: 30 Seconds to Mars - This Is War
Bu kitapla ne içilir: Buzlu su
0 comments:
Post a Comment