Ben kırasala her zaman çok düşkün bir insan oldum. Çocukken bile uçsuz bucaksız uzanan ekin tarlaları, yumuşakça ufuk çizgisinde uzanan tepeler bakmayı en çok sevdiğim şeyler arasında yer alıyordu. (Biraz değişik ve soru sorulmadıkça konuşmayan bir çocuk olduğum düşünülünce normal geliyor.) Büyüdükçe bu duygu daha da güçlendi. Hala da içimde büyümeye devam ediyor. O yüzden Cesare Pavese'nin bu kitaptaki öykülerini okumak hem çok canımı yaktı hem de içimi ısıttı. Hem çok kıskandım hem de öyküleri biraz olsun yaşayabildiğim için çok mutlu oldum anlayacağınız. Yazarın çocukken yaz tatillerini geçirdiği yer bir karakter olarak çıkıyor karşınıza. Her şeyine hayran kalıyorsunuz. Gelincik tarlalarından toprak yollarına kadar içinize işliyor. Geceleri gökyüzünün aydınlığı ve şenlik ateşleri gözünüzde canlanırken orada olmayı istemek dışında bir şey isteyemiyorsunuz ne yazık ki. Bir de Pavese'nin yalnızlığı anlatışı var ki işte o gerçekten deneyimlenmesi gereken bir durum. Biraz kendinize yakınlaşmak, biraz kırsalın havasını koklamak, biraz düşünmek istiyorsanız Ağustos'ta Tatil gerçekten çok hoşunuza gidecek bir öykü kitabı olabilir. Ancak belirtmeden edemeyeceğim, başlığına bakıp da bir yaz kitabı olduğunu sanmayın.
Tanıtım yazısı:
Buradan satın alın: Cesare Pavese - Ağustosta Tatil
Bu kitapla ne içilir: En sevdiğiniz soğuk içecek.
Bu kitapla ne dinlenir: İtalya'dan en sevdiğiniz sanatçıyı dinleyin derim.
0 comments:
Post a Comment