Şimdiye kadar merkezinde deniz olup da "ıyk" dedirten bir kitapla tanışmadım. Gümüş Karası Deniz de yer yer beni zorlamış olsa da Fletcher İskoçya'nın Parla Adası'nı öyle capcanlı bir şekilde anlatmış ki suların yüzüme vurduğunu, ayaklarımı serinlettiğini hissedince ferahladım gitti. Zaten ada takıntım var, "Parla'ya götürün beni!" diye haykırdım valla.
"Eeee, denizden başka bir şey yok mu kitapta?" derseniz, var tabii ki. Kocası, birini kurtarmak için deniz atladığında kaybolup giden bir kadın, oğlunun ortadan kayboluşunu bir türlü atlatamayan bir anne ve bir anda adada beliren bir yabancı var. Ve bu yabancı Parla Adası'ndaki insanların sırlarının ortaya çıkmasına neden olur; her zaman birbirlerine karşı olmasa da, okura karşı tabii. İçinde ilk aşk var, aileye olan sevgi var, sevgisinin karşılığını bulamamak ve aşk maceraları var... E adanın pek kalabalık bir nüfusu olmadığını da göz önünde bulundurursanız dönen işleri hayal edebilirsiniz herhalde!
Tanıtım Yazısı:
Parla Adası sakinleri içlerinden birinin kaybı için hâlâ yas tutarken, günlerden bir gün, Tom'u alıp götüren deniz adanın kumsalına perişan bir adam bıraktı.
Adı, sanı, kimliği yoktu adamın.
Kimi ona kuşkuyla yaklaştı, kimi denizin Tom'u geri getirdiğini düşündü. Ancak kocası Tom'un özlemiyle yüreğine kilit vurmuş olan Maggie, bu yabancının beraberinde çok değerli bir şey getirdiğini hissediyordu.
Ada sakinleri için hayat, usul usul değişmeye başladı.
Ve sıra, gizemli yabancının anlatacaklarına, kendi hikâyesine geldi...
Buradan satın alın; Susan Fletcher - Gümüş Karası Deniz
Bu kitapla ne içilir: Papatya çayı
Bu kitapla ne dinlenir: KT Tunstall - Throw Me a Rope
0 comments:
Post a Comment